22 Ekim 2011 Cumartesi

Andante Şefik Kahramankaptan Yunan ve Türk müzisyenlerin İzmir buluşması ve Cem Vardarcı

Yunan ve Türk müzisyenlerin İzmir buluşması


Ege kıyıları, çocuk ve genç müzisyenlerden oluşan orkestraların konserleriyle şenlendi bu yaz. Rengim Gökmen yönetimindeki Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası'nın Çeşme konserini, şef Orhun Orhon yönetimindeki Yunan-Türk Gençlik Orkestrası'nın Seferihisar dinletisi izledi. Hemen ardından Ulusal Gençlik Orkestraları Derneği'nin (UGOD) oluşturduğu Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası (UGSO) şef Gürer Aykal yönetiminde İzmir'deki Saygun Salonu’nda Fazıl Say'ın solist ve besteci olarak desteklediği bir konser yaptı. Bunu, gene UGSO'nun yeni müzik danışmanı şef Serdar Yalçın yönetiminde İzmir'deki Soyer Kültür Fabrikası'ndaki konseri izledi.


Önce bir saptamayla başlamakta yarar var: Gençlik orkestralarının sayısının artması yararlı ama durum, gereksiz rekabete, birbirine zarar verme girişimlerine, uluslararası alanda bir başkasını kötüleyerek ülkeyi küçük düşürmeye kadar varmamalı… Konservatuvar sayımız, yetişmekte olan ve orkestrada çalabilme kapasitesine ulaşmış öğrenci sayımız belli… Öğrenciler “seçme” ile alınıyor ama “büyük”lerin, onların kafasını “Sen ötekini bırak, benim orkestraya gel, biz şuraya gideceğiz, onlar filanca yere, bizimki daha iyi” türünden konuşmalarla karıştırmaması, orkestra yöneticilerinin “dükkân sahibi” gibi davranıp, birbirlerinin önünü kesmeye çalışmaması lazım.


Ege konserlerinden birini provaları dâhil izleyip dinledim. Yunan-Türk Gençlik Orkestrası'nın dördüncü dönem çalışmasında hazır bulundum. Yaşar Üniversitesi'nin yurduyla, kafeteryasıyla, konser salonuyla kucak açıp desteklediği bu etkinliğin fikir annesi, müziksever girişimci Leni Konialidis'tir. İlk iki yıl, Bilkent Üniversitesi'nin desteklediği, şef olarak Işın Metin'in emek verdiği, geçen yıl Orhun Orhon'la devamının geldiği, Ege'nin iki kıyısı arasında dostluk köprüsü oluşturma amaçlı bu etkinliğe, ülkelerin devlet kurumları da ilgi göstermeye başladı. Bu yıl orkestranın Türk kanadı, tamamen Bilkent ve Hacettepe konservatuvarlarının öğrencilerinden derlenmişti. Ankara ağırlığında, Orhun Orhon'un Başkentteki gençlik orkestralarıyla yaptığı çalışmaların etkisi olduğu muhakkaktı. Üstelik eskiden pek görülmedik biçimde, Hacettepe'den hayli öğrenci katılmıştı orkestraya. Şöyle bir sayalım: Bensu Ünsal (keman), Yağmur Tekin ve Arya Böler (viyola), Deniz Ali Esen, Damla Çaylı ve İlsu Güreşçi (viyolonsel)… Eh artık Bilkent'ten ayrılıp Hacettepe'de okumaya devam kararı alan Dinç Nayan (viyola) ile Berçem Kutlay da (obua) Hacettepeli sayılır.


Hacettepeli öğrencilerin orkestradaki durumunu sorduğumda Orhun Orhon'dan “Hayli iyi seviyedeler, özveriyle çalışarak kendilerini kanıtladılar” yanıtını aldım. Keman grubunda, lisansı Detmold'de tamamlayıp yüksek lisans çalışmasını Viyana'da sürdüren Melodi Kayış da dikkati çekiyordu. Başkemancı Ebru Yerlikaya'ydı, çello grubunun ön rahlesinde Deniz Tozar ve Elif Ünlüsoy, viyola grubunun başında Dinç Nayan vardı. Keman grubunda sağlam bir üye de Irmak Ülke'ydi. Üflemelilerde Yunan meslektaşlarıyla aynı rahleleri, kornoda Barkın Sönmezer, klarnette Berk Taraklı, trompette Tandoruk Yalçın, obuada artık Hacettepe'de olan Berçem Kutlay paylaştılar.


Provalarda bizim gençlere yeterince ayak uyduramayan Yunan yaylıcı gençlerle hayli tekrar yaptı Orhun Orhon... Baget kullanmamasına karşın, yeri geldiğinde “eli sopalı” olabileceğinin işaretini vermeyi de ihmal etmedi. Gördüğüm kadarıyla Yunan olsun, Türk olsun, tüm genç müzisyenlerin saygısını kazanmayı da bildi. Çünkü herkes uyarıları sonunda müziğin daha da güzelleştiğini duyuyordu. Genel provadan sonra birer kahve içerek Leni Konialidis ile sohbet ettik. “UGOD ile işbirliği büyük şans oldu bizim için... Yaşar Üniversitesi'nin desteği de öyle... Sanki Tanrıdan bir hediye... Zaman zaman kendimi çimdikledim, her şey rüya gibi... Güzel bir konser salonu, konforlu sınıflar…” diye memnuniyetini ifade ediyordu. Ama önümüzdeki yıl için finansal ve kurumsal sorunlar devam ediyordu. Leni Hanım, bunların üstesinden gelineceğine inanıyordu.


Çalışmalar Yaşar Üniversitesi kampüsünde tamamlanıp genel prova yapılmıştı ama konser “yavaşkent” Seferihisar Sığacık'ta kaleiçinde açıkhavada verilecekti. Düzen kurulmuştu ama giderek azgınlaşan karayel fırtınasının buna izin vermeyeceği anlaşıldı. Belediye Başkanı Tunç Soyer kendisi de kolları sıvayarak, sandalyeler dâhil her şeyi belediyenin hayli büyük kapalı salonuna taşıttı. Ama bu sürpriz, konserin kalitesine olumsuz etki yapmadı, gençler son düzeltmeler dâhil her şeyi başarıyla uyguladı. Konserin solisti, Almanya'dan yüksek lisanslı, doktorasını Bilkent'te sürdüren 24 yaşındaki Cem Önertürk'tü. Genç flütçü, Mozart'ın iki numaralı konçertosunda, parlak tınısı, zarif işlemeleri ustalıkla üflemesi, nefes kontrolü, şefle olan göz teması ve sahne duruşuyla dikkati çekti. Programdaki senfonik yapıtlar, Mendelssohn'un Fingal Mağarası Uvertürü ile Beethoven'in 1’inci Senfoni’siydi. Şef Orhun Orhon, artık çoğunlukla bagetsiz çalışmayı, sağ eliyle sadece tempo vurmak yerine ayrıntıları parmak hareketleriyle işlemeyi yeğliyor. İki yapıtı da bellekten yönetti ve gençlerden parlak sonuç elde etmeyi başardı.


Otistik öğrenciye solist olma olanağı tanındı


Ertesi gün çocukların bir kısmı ayrılırken, bazıları da UGSO'ya dâhil olarak, Aykal yönetimindeki konserde görev almak için, gene Orhon yönetiminde provalara başladılar. Irmak Ülke'nin başkemancılığında, bu kez değişik konservatuvarlardan gelenlerle kadro yenilenmişti. Öğrencilerin Fazıl Say'ın kendileriyle yakından ilgilenmesinden hayli etkilendiklerini duymak sevindiriciydi. Ardından UGSO'nun Serdar Yalçın yönetimindeki çalışmasında değinilmesi gereken nokta, bu programda “otizm farkındalığı yaratmak” amacıyla, otistik keman-piyano öğrencisi Cem Vardarcı'ya kısa bir yapıtta solistlik olanağı verilmesiydi. Fritz Spindler'in Sözsüz Şarkı başlıklı parçasını solist ve orkestra için Serdar Yalçın düzenlemişti. Program, Erkin Köçekçe ve Çaykovski Romeo ve Juliet’in yanısıra Beethoven 7. Senfoni'yi kapsıyordu.


Bu konser için Mehmet Refik Soyer, “kültür fabrikası” adını verdiği tesisini tahsis etmiş, UGOD'a taşıma ve yemek konusunda önemli katkılarda bulunmuştu. Görünen o ki, önümüzdeki yıllarda UGOD'un Yaşar Üniversitesi ve Refik Soyer Kültür Fabrikası'yla dayanışması devam edecek.




Tam yazıyı noktalamaya hazırlanırken, posta kutuma UGOD'dan bir “resmi” açıklama geldi. Konuyla da ilgili olduğuna göre, kısaca paylaşmakta yarar var: “Gençlik Orkestraları Derneği tarafından 2007 yılında kurulan Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası, kuruluşundan bu yana yurtiçi ve dışı bağlantıları ile etkinliklerini sürdürmektedir. Başka bir isim altında kurulan orkestra/orkestralar ile hiçbir bağı yoktur. EFNYO (Avrupa Gençlik Orkestraları Federasyonu) üyeliğini 2008 yılında alarak Türkiye’nin ilk üye orkestrası unvanını taşıyan UGSO’nun tüm yetkileri ve bağlantıları ile bu kuruma üyeliği devam etmektedir. 2007 yılında Sn. Cem Mansur’a verilen Orkestra Şefliği görevi ile dernek üyeliği, görülen lüzum üzerine 2010 Kasım ayında Dernek Yönetim Kurulu kararınca sonlandırılmıştır. UGSO’nun 2011 yılı itibariyle Şefi ve Sanat Danışmanı Sn. Serdar Yalçın’dır.”


Şefik Kahramankaptan
sefik@kahramankaptan.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder