7 Kasım 2019 Perşembe

Otizmin Transformeri

Otizmin Transformeri
Ben kendimi metamorfoza uğramış hissediyorum.
Çünkü ailece tüm normlara ters düşen bir yaşam içinde normlara uymaya çalışıyoruz.
Maalesef evimizde otizm var.
Tamamen yok olması için şafak saymaya çok önceden başladık ama kapıdan kovsak bacadan giriyor ve destroyer gibi yapıyor yapacağını.
Herkes bu dünyada bir isim yaparmış ve onunla anılırmış ve ben bir de baktım ki OTİZM denince akla geliyorum.
Halbuki benim pek çok yeteneğim var ama onlar da bu yolu aydınlatmak adına sırada bekliyorlar.
Büyük okyanuslarda boğulmadan yaşamaya çalışan, etrafa gülücükler dağıtan ,tüm yakınlarına uzak kalıp, hala yakınlık bekleyen birileri olduk.
Hayata herşeye rağmen sarılıp başka formlarda da yaşanabileceğini kanıtlamaya çalışıyoruz.
Nice masterli, doktoralılar ,nice okumuşlar bizim kadar esnek olamıyorlar.
Pek çok titrleri olan kişiler asla bizm gibileri anlayamıyorlar.
Akrabaları, arkadaşları çoktan kaybettik.
Ama vazgeçmiyoruz.
Ailece.
Son zamanlarda yorgun düştüğümden mi nedir bazen pes edecek gibi oluyorum hemen KIZIM atılıyor oradan ve "asla!"diyor.
"Meydan verme anne, başkalarının bu savaştan bizi alıkoymasına.!"
Biz tüm gerçeklere meydan okuyoruz.
Tüm disiplinlere karşı duruyoruz.
Yerçekimi çeker biliyoruz ama bir tüy bile hemen düşmez önce havalanır uçar .
İşte bizde o kuş tüyü gibi henüz havadayken yapabileceklerimizi değerlendirip istifade etmeye çalışıyoruz.
Şu ana kadar oğlumun yeteneğine, esnekliğine, hareket kaabiliyetine,espri gücüne yaklaşmış birisine rastlamadım.
Ne normlara uyanında ne normlara uymayanında.
Düşünüyorum eğer raydan çıkmasaydık ne monoton bir hayatımız oludu acaba diye.
Kimbilir kuralları önceden yazılmış bir hayatı yaşamak nasıl olurdu?
Eminim ki Kesinlikle çok rahat olurdu.
Ama şimdi öyle bir yaşam içindeyiz ki hepimiz sürekli hazırız.
"Her an herşey olabilir "ya da" hiçbirşey imkansız değildir" veya" ne iş olsa yapılır abi" havalarındayız.
Bunu demokratik aile yapımızdan ve sürekli kendimizi geliştirebilmemizden sağlıyoruz
Vaktimizin neredeyse tamamını endekslemekten sonuçlar alıyoruz
Maddi seferberlikten de oluyor tabii ki de.
Ama ortaya birşeyler çıkıyor.
Bizi sürekli eleştiriyorlar yine de en çok kutlayanlar ise sürekli eleştiren enerji hırsızlarımız.
Gönüllü olarak "çorbada tuzum olsun" diyenler bile "e bu kadarı da fazla artık" diyerek yarıştan uzaklaşıyorlar.
En çok onlara üzülüyorum
Çünkü yeniliyorlar.
Yeniliyorlar kendilerini konfora alıştırmışlar.
Kolayı seçmek beynimizin verdiği hem de sürekli tekrarladığı bir olgu.
İnsan doğası tembeldir.
Motivasyon gerekir
Enerji sürekli aynı şeyleri yapmak için değil, hep içinde neşe olan, kar elde edilen şeyler için gereklidir.
Aynılık sıkar rutin yorar bıktırır.kızdırır.
Oysa bizim hayatımız rutinler, törenler ve rituellerle kaplıdır.
Ama o ritueller yapılırken bir yandan yenilik empoze edilebilir.
Bıkmadan usanmadan birşeyleri yapamayan evlatlarımıza birşeyler yaptırıyoruz
Etrafımızdakiler bizim hayalperest olduğumuzu zannediyorlar.
Oysa bizim nefer olduğumuzun farkında değiller.
Satır aralarında duyduğumuz bir özlemi gerçekleştirmeye çalıştığımızın farkında olsalar keşke.
Yada bir hüznü ışıltıya çevirmeye kalkıştığımızın.
Neden sürekli bizlere "olmaz" deniyor.
Sürekl, kitaba uymuyor söylemi.
Oysa "bak bizde böylesi var ve ne de güzel başarıyor" dense ayakta alkışlanmaz mı?
İşin felsefesi şu "HAYAT HAREKETTİR"
Ne kadar çok ve çeşitli faaliyet o kadar çabuk kurtuluş.
Sık sık kendimi hesap verirken görüyorum.
Sürekli bir anlatım halindeyim.
Eğer eksik birşeyler söylersem evladımın gelişebilirliği engelleneceğini bildiğimden sürekli teyakkuz halindeyim.
Adeta avukatlık yapıyorum.
Başkaları yeter artık bu kadar verici olma deseler de başka çıkış yolu ya da alternatif gösteremedikleri için konuşmaları anlamını yitiriyor.
En çok oğlumun arkadaşları ondan yana.
Çok değerli arkadaşları var.
Anlamasalar da problemin mahiyetini sadece saf, temiz, gönülleriyle yanında olup birlikteliğin tadını çıkartıyorlar.
Çünkü oğlumun sevgisi gerçek
İçinde art niyet barındırmıyor.
Onun başarısını destekliyor ve omuz veriyorlar.
O zaman diyorum ki işte başardık.
İyi ki de kliniklerde okullarda yaşamda bu kadar mücadele vermişiz ki işte arkadaşları var.
Esas olan insanın hayattaki dostları değil mi?
Pek çok gerçek dost edindi bugüne kadar gerçek insan sevgisiyle kaplı yüreği olan oğlum.
Otizmin yaraları da ancak böyle sarılır değil mi?
Gülçin Vardarcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder