24 Eylül 2011 Cumartesi

Campbell, Don (2002), "Mozart Etkisi", (çev. Feryal Çubukçu), İstanbul, Kuraldışı Yayıncılık (sayfa 318-322)

Annabel Stehli'nin hayatı tam bir kabustu. Büyük kızı kan kanserinden ölmüştü ve küçük kızı Georgie de otistikti. Doktor*lar tarafından durumu "ümitsiz" olarak nitelendirilince dört yaşındaki Georgie bir zihinsel hastalıklar hastanesine konmuştu. Kocasıyla Avrupa'ya yaptığı bir yolculukta Stehli, Guy Berard adlı Fransız doktorun geliştirdiği bir tedavi olduğunu duydu. Georgie'nin doktorunun karşı çıkmalarına rağmen Stehli, kızın Fransız doktorun Annecy'de bulunan kliniğine götürdü. Burada Berard, kızın işitme duyusunun aşırı hassas olduğunu, hafif bir sarsıntının bile ona acı verdiğini, bu nedenle yüksek seslerin onu isteri krizlerine ve şiddetli acılara sürükleyebileceğini gördü.





Aldığı işitme eğitiminin sonucunda Georgie iyileşti ve normal bir şekilde gelişmeye devam etti, üniversiteden mezun olduktan sonra başarılı bir ressam oldu. Stehli kızının acıklı öyküsünü Bir Mucizenin Sesi (The Sound of a Miracle) adlı kitabında anlattı ve otistik diğer çocuklara ses ve müzik tedavisi yoluyla yardım etmek için Georgiana Derneği'ni kurdu.





Doğuştan beyni hasar görmüş, kör ve otistik olan Tony de Blois binlerce şarkıyı ezberden biliyordu ve yaptığı caz doğaç*lamaları hayranlık uyandırıyordu. Sadece bir kere duyduğu neredeyse her ezgiyi piyanoda çalabiliyordu. Ancak diğer alanlar*da çok yetersizdi ve doktorlarca "Geri zekalı dahi" olarak ta*nımlanmıştı. Müziğe karşı duyduğu bu ilgi iki yaşındayken onun hala oturmayı öğrenemediğini görüp paniğe kapılan anne*sinin ona küçük bir org vermesiyle başladı. Annesi oğlunun en azından orga doğru uzanırken dik oturmayı öğrenebileceğini düşünmüştü.





"İlk altı hafta cehennem gibi geçti" diye hatırlıyor. "Tony olası her nota bileşimini tekrar tekrar çalıyordu. Ama bir gün ben mutfaktayken "Parılda, Parılda Küçük Yıldız"ın ilk notaları çalındı kulağıma. Salona geldim ve ona o ezginin devamını öğ*rettim." Şimdi Tony'nin öylesine büyük bir yeteneği var ki Bach, Andrew Lloyd Webber ve karmaşık caz parçaları arasın*da hiç zahmet etmeden geçiş yapabiliyor.





Wendy Young'ın oğlu Sam altı haftalıkken bağırsaklarında*ki çeşitli normal dışı durum yüzünden ortaya çıkan şiddetli bir karın ağrısı çekmeye başladı. Çocuk kendisini rahatlatacak hiç*bir yol bulamıyordu; sabah saat on ya da on bir civarında ağla*maya başlıyor ve gece on bir, on ikiye kadar da ağlamaya devam ediyordu. Anne ve babası beşikte sallamaktan, şarkı söylemeye, yürütmeye, arabaya bindirmeye, şifalı bitkilere ve koca karı ilaçlarına kadar her yolu denediler.





Profesyonel bir müzisyen olan Young'ın evinde sürekli mü*zik çalınıyordu ama hiçbir şey oğlunu yatıştıramıyordu. Bir gece Young kendi kendine tınlamaya başladı, o zamanlar bu yaptığı*nın tınlama olduğunu bile bilmiyordu. İki ayrı perdeden söyle*yerek çıkardığı sesler bir sis düdüğüne benziyordu ve oğlu ağla*mayı kesince çok şaşırdı. Aslında bebek annesinin kollarında uykuya dalmıştı. Aylar sonra çocuğun bağırsak sorunu geçti ve Young'ın ailesi (bir de elbette sabırlı komşuları) tekrar huzura kavuşabildi.





Öykü burada bitmiyor. İki buçuk yaşındayken Sam'e otistik teşhisi kondu. Geçmişe dönüp baktığında Young, oğlunun duyusal verileri algılama yeteneğinin çok küçükken bile varolmadığını görüyordu. Sam şimdi yedi yaşında ve diğer birçok otistik davranışının yanı sıra sese karşı tahammülü çok düşük, Sam'in sokaktaki trafiğin gürültüsünü duyduğunda dertop olduğu ve evde elleriyle kulaklarını kapatıp mırıldandığı göre*memiş bir şey değildi. Ayrıca Sam gittikçe daha şiddetli öfke nöbetleri geçiriyordu ve bu yüzden ilaç tedavisi görmeye de başladı.





Neredeyse bir yıl boyunca Young benim atölye çalışmaları*ma katıldı ve oğluna müzik ve sesle yardımcı olabilmenin yol*larını araştırdı. Sam'e şarkı söylemeye çalıştığında oğlu ona "defolup gitmesini" söylüyordu. Davul çalma denemeleri de boşa çıktı. Sonra bir gün müzik ve kolik hastalığı ile ilgili bir ma*kale okurken Young'ın aklına sis düdüğü sesi çıkarmak geldi. Bu sesi çıkarmaya başlar başlamaz oğlu yanına geldi ve sesin en çok titreştiği yer olan annesinin göğsüne sırtını dayadı. Sam an*nesinin başını kendine doğru çekti ve ona gülümsedi. Young şa*şırmıştı. Durup onun tepkisini gözledi. Sam "Devam et" dedi.



Sis düdüğü konusunda şüphesi olan Young bunu teste tabi tuttu. Bütün otistiklerde görüldüğü gibi Sam da bir filmi jeneriğindeki en son satır geçene kadar izliyordu. Young ona televiz*yonu kapatmaları gerektiğini söylediğinde Sam Benim Tatlı Me*leğim (My Fair Lady) filminin şarkısına eşlik ediyordu. Sam huzursuzlaşmaya başladığında Young ona "Sam, tamam ca*nım...(sis düdüğü sesi)….şimdi gitmemiz gerek...(sis düdüğü se*si)....sonra da seyredebiliriz bunu….(sis düdüğü sesi)...."dedi.





Sam sakinleşti. Young'ın televizyonu kapatmasına izin ver*miyordu ama birdenbire onunla beraber tınlamaya başladı. Ona "Tut beni," deyip kucağına oturdu, kollarını boynuna doladı ve fısıldadı "Benimle birlikte mırıldan."dedi. Sonunda Young filmi ileri sarıp jenerik bölümüne gelebildi, beraberce bu bölümü de seyredip televizyonu kapattılar.

Bir başka vaka çalışmasında Wales'deki tıp araştırmacıları otistik ve iletişim kuramayan üç yaşındaki bir kızın iki yıl bo*yunca müziğin ağırlıklı olduğu bir Tıbbi Etkileşim Tedavisi gör*dükten sonra düzelme kaydettiğini bildirdiler. Evde haftada iki kez yapılan yirmişer dakikalık seanslarda anne çocuğa içinde sallama, okşama ve gıdıklama olan oyunlar oynatır kafiye, ses ve şarkı söyleme çalışmaları yaptırdı. Küçük kıza sanki iletişim so*runu yokmuş gibi davranıldı ve anneyle çocuk sırayla oyun oy*nadılar. Eski sessiz filmlere piyanistin eşlik etmesi gibi bir mü*zisyen de anne ve çocuğuna harple eşlik etti. Harp müziği anne ve çocuk arasındaki etkileşimin ruhuna, zamanlamasına ve anla*mına uygun olarak çalınıyordu. Örneğin, çocuk anneden uzak durunca müzik daha hafifliyordu, etkileyici etkileşim anlarında işe yükseliyordu.





Sonuçlar çok açıktı. Terapiden önce çocuk annesinin varlığı*nı her altı dakikada bir fark ediyordu. Terapiden sonraysa bu da*kikada bir gerçekleşmeye başladı. Tedavinin bir sonraki aşama*sında bu süre dokuz saniyeye kadar düştü. Göz teması eskiden üç dakikada bir gerçekleşirken, programın başlangıcında dakikada ikiye ve ilerleyen aşamalarında dakikada altıya kadar yükseldi. Terapiden önce çocuk annesiyle zamanının yüzde 20'sinde ileti*şim kurabilirken bu daha sonra yüzde 75'e çıktı. Eğitimin sonla*rına doğru çocuk annesini aniden muziplik etti ve bildik el çırpmalı bir şarkıda onunla göz teması kurup, annesinin eşofmanını açtı ve midesinin üstünde el çırpmaya başladı. Oyuncak bir hay*vanı bisküviyle "besledi", daha önce hiç yapmadığı halde bebek*lerinin elbisesini "yıkadı". Çalışma sona erdikten sonra iki yıl da*ha çocuk gözlendi ve bu olumlu etkilerin kalıcı olduğu anlaşıldı.







Amerikan Tıp Birliği Dergisi (Journal of the American Medical Association) davul çalan otistik bir çocukla piyano başın*daki bir piyanist arasındaki sözsüz iletişimin çocuğu yalnızlıktan kurtarabildiğini bildirmiştir. New York Üniversitesi'ndeki Nordorff-Robbins Müzikle Terapi Merkezi'nin yöneticisi olar. Prof. Dr.Clive E. Robbins "Hayata başarılı bir şekilde uyum sağlayamayan, insani ilişkilere tahammül edemeyen ya da ileri*sim sorunu olan bir çocuğunuz varsa bu doğaçlama tekniği çok etkili olabilir."diyor. Müzikle sağlanan etkileşimi bir diyaloga benzeten Robbins şöyle der "Bu çocuğun zihnine ulaşmanın bir yolu. Konuştukça, aslında doğaçlama yapmış oluruz. Sen bir soru sorarsın ben de cevap veririm. Bunun müzikle yapıldığını dü*şünün. Dil öğrenme sorunu çeken çocuklara ulaşmak için kullandığımız konuşma yöntemi kadar esnek bir şekilde kullanıla*bilir müzik. Müzik yöntemi bu sorunları çözmek için yan bir yoldur. Sinirsel araştırmalar beynin müziğe tepki olarak yapay bir etkinlik içine girdiğini göstermiştir. Bazıları beynin organik bağlantıların mekanik olarak değil de bir orkestra gibi çalışabil*mesi için temelde böyle programlandığını söyler."





Kaynaklar

Campbell, Don (2002), "Mozart Etkisi", (çev. Feryal Çubukçu), İstanbul, Kuraldışı Yayıncılık (sayfa 318-322)

Otistik Genç Müzik Dehası Kanal Türk Video -Cem Vardarcı 25 Ocak 2011 Salı




Kanal Türk Haber Otistik Genç Müzik Dehası Cem Vardarcı

http://www.beyazgazete.com/video/2011/01/24/otistik-genc-muzik-dehasi-kanalturk.html

22 Eylül 2011 Perşembe

Haberler | abbasguclu.com.tr 2011Türk ve Yunan Öğrenciler Dostluk İçin Çaldı

Haberler | abbasguclu.com.tr

Türk ve Yunan müzisyenler barış için çaldı Posta

Türk ve Yunan müzisyenler barış için çaldı
Türk ve Yunan müzik öğrencileri 'Suyun İki Yakası' konserinde Türkiye'nin 'Sakin Şehir'i Seferihisar'da buluştu

12 Ağustos 2011 - 12:30 Yazı Boyutu:
Yunanistan’dan gelen öğrenciler, Türk öğrencilerle muhteşem bir konser verdi. Yaşar Üniversitesi ve Gençlik Orkestraları Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası işbirliğiyle ağustos ayında İzmir’de düzenlenecek konserler dizisinin ilki, Türk ve Yunan müzisyenleri bir araya getirdi. Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü ev sahipliğinde düzenlenen konserler dizisi için Yunanistan ve Türkiye’nin çeşitli müzik okullarından çok sayıda genç İzmir’de buluştu.

Yaşar Üniversitesi’nin konuğu olarak otel standardında hizmet veren Altın Yunus Öğrenci Yurdu’nda misafir edilen öğrenciler, 5 Ağustos’ta birlikte provalara başladı. Yunanistan’daki müzik okullarından seçilen öğrencilerden oluşan Yunan- Türk Gençlik Orkestrası, Seferihisar Kültür Merkezi’nde unutulmaz bir konsere imza attı. Konseri aralarında Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Barkan, Seferihisar Belediye Başkanı CHP’li Tunç Soyer, İzmir Yunanistan Başkonsolosu Theodor Tsakiris, Nato Yunan Birleşik Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Dimitrios Vaxevanakis ve İKSEV Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper’in de aralarında bulunduğu kalabalık bir davetli topluğu izledi. Yunan Dışişleri Bakanlığı ve Seferihisar Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen ’Suyun İki Yakası’ adlı konseri, Türkiye’nin genç yeteneklerinden Şef Orhun Orhon yönetti.

Konserin birinci bölümünde orkestra, ilk olarak Mendelsshohn’un ’Fingal Mağarası Üvertürü’nü çaldı. Daha sonra sahneye gelen genç kuşağın başarılı flüt sanatçılarından Cem Önertürk, Mozart’ın K. 314 nolu Flüt Konçertosu’nu seslendirdi. Önertürk, seyircilerin ısrarlı alkışları üzerine bis yaptı. Konserin ikinci bölümünde ise Yunan- Türk Gençlik Orkestrası, Beethoven’ın Birinci Senfonisi’ni seslendirdi. İzleyenlere müzik ziyafeti sunan gençler, konser sonrası uzun süre ayakta alkışlandı. Konserin Türk ve Yunan müzisyenler ve protokol için, Sığacık’taki Akkum Beach Club’te kokteyl düzenlendi.

Kokteylde, Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Barkan, Türk- Yunan Gençlik Orkestrası Başkanı Leni A. Konialidis, Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası Yönetim Kurulu Başkanı Yelda Nihan Özmutlu, Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası Şefi Orhun Orhon ve Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’e plaket verildi. Ulusal Gençlik Orkestrası, ikinci konserini 16 Ağustos’ta İzmir Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde verecek. Dünyaca ünlü sanatçı Fazıl Say’ın solist olacağı konserde orkestrayı yine ünlü bir isim Şef Gürer Aykal yönetecek. Orkestra son konserini ise Soyer Kültür Sanat Fabrikası Amfitiyatrosu’nde verecek. 25 Ağustos tarihindeki konserde orkestrayı Şef Serdar Yalçın yönetecek, Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü’nde özel eğitim gören otistik Cem Vardarcı piyano çalacak.

İZMİR, (DHA)

Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası Soyer Kültür Sanat Merkezi'nde konser verdi


Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası Soyer'de Konser Verdi
Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası Soyer Kültür Sanat Merkezi'nde konser verdi.
Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası Soyer Kültür Sanat Merkezi'nde konser verdi.

Yaşar Üniversitesi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, konserin solistliğini Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü özel öğrencisi otistik Cem Vardarcı yaptı.

Türkiye'deki 14 konservatuvardan seçilen 100 gencin oluşturduğu orkestrayı Şef Serdar Yalçın yönetti.

Şef Yalçın, Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü'nde özel eğitim gören otistik Cem Vardarcı'nın ailesinin ve okulunun desteğiyle bugünlere geldiğini, Vardarcı'nın bir ilki gerçekleştirerek orkestra eşliğinde piyano çalan ilk otizm hastası olduğunu belirtti.

Vardarcı orkestra ile birlikte Fritz Spindler'in "Song without words" adlı eserini seslendirdi.

Cem Vardarcı eserin sonunda, konsere katılanlar tarafından ayakta alkışlandı.

- İzmir

(Anadolu Ajansı) 26.08.2011 13:02 [2956708]

Müzik Engel Tanımaz

Müzik Engel Tanımaz

20 Eylül 2011 Salı

Cem Vardarci, The victory of Izmir celebrated with a concert


Cem Vardarci, The victory of Izmir celebrated with a concert featuring the National Youth Symphony Orchestra. Entering the university in Turkey.
A student of piano and violin..Goal to become a teacher.
Pools and a fountain adorned with stones broadcast live music at yasar University campus Gulser older sister, her mother Gulcin Vardarci came to school to chat with the founder of the (NYSO) Yelda Nihan Özmutlu ,Yasar University faculty member dean Kursat Terci completes the missing information. Cem will meet with members of the orchestra on that day to begin rehearsals

Cem is 22yo,1..80 tall, thin, smiling to the world under number seven spectacles, curiously examining not to miss anything, a gentle, careful,enthusiastic and social.
At first glance, is not possible to see traces of autism but when feeling very tired,he repeats phrases.
After 21 years of of hard struggle last year one after another five events occured as a miracle.
He won the talent test of Yasar University, Department of Art and Design, School of Strings.
Most likely, who managed to enter university in Turkey was the first autistic. We say probably because the Ministry of Education and Foundation Seed in the field of autism has no data on this topic.
More importantly Cem needs to break his loneliness and make friends.
Immediately after the New Year,went to give a concert at Cyprus International University, he met his girlfriend as the most pleasant asset.
To be a soloist of NYSO was a reward as crowning the victory
In fact, his intention was to be participation in the orchestra with violin group but Chief Serdar Yalcin, influenced by Cem's ability and effort decided him to be a soloist in a work as a pianist, Fritz Spindler'in 'non-verbal"peace and made arrangement for orchestra.
At Work, Culture and the Arts Factory Soyer on 25th of August in Izmir was performed for the first time with NYSO.



Santana's SONG is the TURNING POINT

Gulcin Vardarci, showed the documents of the 22 years struggle with blue-covered folder to the managers NYSO: Cem's photos from childhood, therapies, step-by-step developments, reports, primary school period, how to begin playing drums, Haluk Levent, and Fahir Atakoğlu concerts, high school days, newspapers, news clippings, and rewards joined his the process of finally overcoming autism panels, seminars ...
The most critical point of the story is to begin this challenging music.
Thus broke the chain of life-long childhood autism.
Her sister Gulser Vardarci tells: "Cem was 10 years old when my mom was out for shopping Cem was overwhelmed and has made noise by hitting things in the environment. I noticed that day he kept the rhythm with a spoon to the Santana's currently playing song on TV 'Put Your Lights On" acompanied.
His therapists used to suggest us to find an occupation, the opportunity to evaluate was percussion and lessons began immediately. He loved drums.The positive effect of music in a very short time we have seen in his behavior.

Serdar Yalçın (Conductor)

Cem, I think is the success of a miracle.
Many autistic musicians have performed in the past . But I think in front of the orchestra, as soloist in the concert will be the first with Cem Vardarci.
I think Cem is very successful. I even can tell tears came out of my eyes in rehearsals.
He has not done a single mistake from the first rehearsal. Impressed us all with his love of music and success.
Gulcin Vardarci, showed a short film to the members of the orchestra before rehearsals started which tells the story.
All the band members respected him and his effort. Were immediately adopted with a circle of love.
I would like to give a concerts with Cem in the future.


He is the second child of Electrical Engineer father Zafer and a graduate student in Business Gulcin Vardarcİ, said the first words in 10 months,four-year-old suddenly disconnected with the world. Was thought to be hyperactive but diagnosed with autism. "Can not touch, do not want to be touched, do not change eating habits," said doctors.
When he was 7 years old, their lives changed with Israeli therapist Ziva Rom, implemented a special program.
Within three years, managed to break the chain of autism


The challenging adventure also affected His sister's career selection. Studying psychology at the University of the Aegean, Gulser Vardarci has entitled 'Sensory IntegrationTherapy in Autism' as graduate thesis Continuing in this field Koc university and 9 Eylul Univ.masters degree and efforts in Israel and the United States.
"Serhan Yediğ"

Cem Vardarcı Zaferini Konserle Kutladı.. Serhan Yediğ











Zaferini konserle kutladıSerhan YEDİG28 Ağustos 2011Cem Vardarcı (22), otizmin ve Türkiye’nin engellerini ailesinin kararlılığıyla aşabilen nadir gençlerden. Piyano ve keman öğrencisi. İlköğrenimde altı okul değiştirdi.Güzel Sanatlar Lisesi’ne öğretmenlerden birinin şefkati sayesinde kabul edildi. YGS’de okutman desteği alamadı. Ege Üniversitesi Konservatuvarı’nın sınavına bile kabul edilmedi.
Buna karşın üniversite sınavında 179 puan alıp, Yaşar Üniversitesi’nin yetenek sınavlarını kazandı. Türkiye’de üniversiteye giren, bilinen ilk otistik oldu. Zaferini perşembe günü İzmir’de Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’yla verdiği konserle kutladı. Hedefi öğretmen olmak.

Yaşar Üniversitesi’nin müzik yayını yapan taşlar ve fıskiyeli havuzlarla süslenmiş bahçesindeyiz. Ablası Gülser, annesi Gülçin Vardarcı’yla birlikte okula gelen Cem’le sohbet ediyoruz. Masamızdaki Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası (UGSO) kurucusu Nihan Özmutlu ve Yaşar Üniversitesi öğretim üyesi Kürşat Terci eksik bilgileri tamamlıyor. Cem, o gün orkestra üyeleriyle tanışacak, iki gün sonra da provalara başlayacak...
1.80 boyunda, zayıf, yüzünden tebessümü eksik olmayan, yedi numara gözlüklerinin ardından dünyayı merakla inceleyen bir genç Cem. Nazik, dikkatli, sosyal. Otizmin izlerini ilk bakışta görmek mümkün değil. Sevgisini coşkuyla belli etmesi, çok yorulduğunda karşındakinin cümlelerini tekrarlaması, kimi zaman okumada zorlanması dışında...

BEŞ AYRI MUCİZE

Anlatıklarına bakılırsa, 21 yıllık zorlu mücadelenin sonunda, son bir yılda birbiri ardına beş mucize yaşamış. Afişlerini gördüğü, kimi zaman önünden geçip hayalini kurduğu Yaşar Üniversitesi’nin Sürekli Eğitim Merkezi’ne (YÜSEM) geçen yıl burslu kabul edilmesi ilk önemli zaferiydi. Bu moralle 2011 YGS’ye girdi. Soruları okuması için talep ettiği okutmandan gereken desteği göremediği halde 178 puan aldı. Yaşar Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nin yetenek sınavını kazanıp Yaylı Çalgılar Bölümü’ne kabul edildi. Büyük ihtimalle, Türkiye’de üniversiteye girmeyi başaran ilk otistik oldu. Büyük bir ihtimalle diyoruz çünkü Milli Eğitim Bakanlığı ve otizm alanında çalışan Tohum Vakfı’nda bu konuda veri bulunmuyor.
Cem’e sorarsanız, daha da önemlisi, yalnızlığını kıracak arkadaşlar edinmesiydi. Yılbaşından hemen sonra konser vermek üzere gittiği Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde tanıştığı kız arkadaşı şu anda ailesinden sonra hayatındaki en önemli varlık. Ağustos başında İzmir’e gelip bir hafta misafir olan arkadaşıyla şimdi her gün telefonlaşıyor.
UGSO solistliğiyse tüm bunların ardından gelen, zaferini taçlandıran bir ödül oldu. Aslında orkestranın keman grubuna katılmaktı niyeti. Şef Serdar Yalçın, İzmir’deki seçmelerde Cem’in çabasından, yeteneğinden etkilenince, bir eserde solist piyanist olarak sahneye çıkmasına karar verdi. Fritz Spindler’in ‘Sözsüz Şarkı’sına orkestra düzenlemesi yaptı. Eser, 29 Ağustos’ta İzmir’deki Soyer Kültür ve Sanat Fabrikası’nda UGSO eşliğinde ilk kez seslendirildi.
UGSO kurucusu, Gençlik Orkestraları Derneği Başkanı Nihan Özmutlu, “Engellileri de orkestramıza katmayı planlıyorduk. Cem ile karşılaşmamız bu arzumuzu gerçekleştirmemize vesile oldu” diyor. Cem’in yeteneğiyle hem toplumda hem de orkestranın genç üyelerinde engelliler konusunda farkındalık yaratacağını söylüyor.

DÖNÜM NOKTASI SANTANA’NIN ŞARKISI

Gülçin Vardarcı, 22 yıllık mücadelesinin belgelerini dosyalamış, mavi kaplı klasörü bize ve UGSO yöneticilerine göstermek için yanında getirmiş: Cem’in çocukluğundan itibaren fotoğrafları, terapiyle adım adım gelişmesi, raporlar, ilkokul dönemi, bateri çalmaya başlaması, Haluk Levent ve Fahir Atakoğlu’yla çıktığı konserler, lise günleri, Ege gazetelerinden haber kupürleri ve nihayet otizmi yenme sürecinde annesiyle katıldığı paneller, seminerler...
Bu zorlu öykünün en kritik noktası Cem’in müziğe başlaması. Otizmin ömür boyu çocukluk zincirini bu sayede kırmış. Ablası Gülser Vardarcı anlatıyor: “10 yaşındaydı. Annem evden çıktığında hırçınlaşır, eline geçirdikleriyle çevreye vurarak gürültü yapardı. Bir gün kaşıkla ritm tuttuğunu fark ettim. TV’de o anda çalan Santana’nın ‘Put Your Lights On’una eşlik ediyordu. Terapistleri, Cem’e bir uğraş bulmamızı önermişti; fırsatı değerlendirip hemen perküsyon dersine başladık. Bateriyi çok sevdi. Cem’in davranışlarında müziğin olumlu etkisini çok kısa zamanda gördük.”
Bateri, gitar, darbuka derken Cem özel kursta müzik becerisini ilerletti. 2006’da Ümran Baradan Anadolu ve Güzel Sanatlar Lisesi’ne girdi. Piyano çalmak istiyordu. Fakat onu sınıfına kabul eden tek öğretmen kemancı Bülent Öztürk oldu, Cem de kemana başladı. İlaveten 16 dersten daha sorumluydu. Evde özel ders aldı. Haftada birer saat keman, piyano, iki saat solfej dersi lise boyunca sürdü. O yıllarda hafızası yeterince güçlü değildi, tekrarla bilgileri pekiştirmek gerekiyordu.
Cem, “Okul dönüşü evin kapısından girmemizle çıkmamız bir oluyordu” diyor lise yıllarını anlatırken. “Bir kurstan diğerine koşturuyorduk. Yüzme öğrendim. Basket, tenis, futbol oynadım. At bindim. Müzikalde rol bile aldım. Şikayetçi değildim, çok eğlendim.”

Galiba bir mucize yaşıyoruz

SERDAR YALÇIN (ORKESTRA ŞEFİ)

Cem’in başarısı bence bir mucize. Geçmişte konser veren pek çok otistik müzikçi oldu. Fakat sanıyorum orkestra önünde, solist olarak konsere çıkan ilk isim Cem Vardarcı olacak. Bence çok başarılı. Hatta provalarda gözlerimin yaşardığını söyleyebilirim. İlk provadan itibaren tek hata yapmadı. Müzik sevgisi ve başarısıyla hepimizi çok etkiledi. Gülçin Vardarcı, provalara başlarken orkestra üyelerine Cem’in öyküsünü anlatan kısa bir film gösterdi. Çabasını gören tüm orkestra üyeleri ona saygı duydu. Hemen benimsediler ve sevgi çemberine aldılar. Gelecekte de Cem’le konser vermek isterim.

KALEMİ AVUCUNDAN PARMAKLARINA GEÇİRMEK TAM DÖRT YILINI ALDI

Cem, klasik müzik öğrenimi gördüğü halde pop ve rock da dinliyor. Rihanna, Madonna şarkılarını piyanoda çıkarmaya çalışıyor. Gelecekle ilgili hedefini de belirlemiş: “Hayalim müzik öğretmeni olup, başarılı çocuklar yetiştirmek...”

Elektrik Mühendisi Zafer ve işletme öğrenimi gören Gülçin Vardarcı’nın ikinci çocuğu Cem. 10 aylıkken ilk sözcüklerini söyledi, 13 aylıkken yürüdü. Dört yaşında aniden dünyayla bağlantısını kesti. Hırçındı, neredeyse hiç uyumuyordu. Hiperaktif olduğu düşünüldü. Otizm teşhisi kondu. “Dokunamaz, dokunulmasını istemez, yeme alışkanlıkları değişmez” demişti doktorlar. 7 yaşında, yolunun İsrailli terapist Ziva Rom’la kesişmesi Cem’in hayatını değiştirdi. Zaman zaman İzmir’e gelen Rom’un uyguladığı özel programı annesiyle sürdürdü, gerektiğinde İsrail’e gitti. Üç yıl içinde otizmin zincirini kırmayı başardı. Dokuz yaşındayken Şair Eşref İlkokulu’na kaynaştırma öğrencisi olarak kabul edilmesi için araya dönemin Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın girmesi gerekmişti. İlk bir yıl sınıfta annesinden ayrılmadı. Arkadaşlarından, velilerinden gördüğü desteği, öğretmenlerinden bulamadığı için mezun olana kadar altı
okul değiştirdi. Kalemi avucundan parmaklarının arasına geçirmesi tam dört yıl aldı. Bunun için önce terapiyle parmakları açıldı, sonra yazma alışkanlığı yeniden programlandı. Otizmin engellerini adım adım aşan Cem hâlâ ses hassasiyetini sınırlamak
için altı ayda bir işitme terapisine giriyor. Zorlu macerası ablasının meslek seçimini de etkiledi. Ege Üniversitesi’nde psikoloji okuyan Gülser Vardarcı ‘Otizmde Bütünleme Terapisi’ başlıklı teziyle mezun oldu. Bu alandaki çalışmalarını ABD’de sürdürdü.

Bornova'da Düzenlenen Otizm Konferansı'nda Eğitimin Önemi Vurgulandı

Bornova'da Düzenlenen Otizm Konferansı'nda Eğitimin Önemi Vurgulandı
Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinatörlüğünde Almanya, Avusturya ve İspanya'daki kurumların ortaklığıyla yürütülen 'ürkiye ve AB ülkelerindeki Otizmli Çocukların Eğitim Süreci ve Mesleki Eğitimde Yeni Yaklaşımlar' konulu konferans yoğun bir katılım oldu.

İZMİR (İHA) - Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinatörlüğünde Almanya, Avusturya ve İspanya'daki kurumların ortaklığıyla yürütülen 'ürkiye ve AB ülkelerindeki Otizmli Çocukların Eğitim Süreci ve Mesleki Eğitimde Yeni Yaklaşımlar' konulu konferans yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürü Nuri Çakıral, Projelerden Sorumlu Şube Müdürü Deniz Şamar ve proje ekip üyeleri Sezen Fırat ve A. Nazife Yüce'nin organizasyonuyla gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yard. Doç. Dr. Alev Girli, ODER Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülser Vardarcı ve Sabahat Akşiray OÇEM Psikolojik Danışmanı Tolga Nasuh Aran katıldı.

Konferans, çocuk gelişimi öğretmenleri ve öğrencilerine, rehber öğretmenlere, okul, kurum müdürlerine, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri öğretmenlerine ve velilere bilgi aktarmanın yanı sıra otizm hakkında toplumsal farkındalık yaratmayı amaçladı.

Proje Sorumlusu Şube Müdürü Deniz Şamar yürütülen AB projesinin eğitim kurumları ve toplumumuz için önemini belirten bir açış konuşması yaptı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Nuri Çakıral ise; bulundukları konumun ve eğitimin önemini vurgulayarak gelecekte otizmli çocukların eğitimine katkıda bulunabileceklerini dile getirerek "En büyük servet sağlık ve insanı mutlu etmektir” diyerek konuşmasını tamamladı.

Otizmin genel özellikleri ve tanılanması hakkında bilgi veren Yard. Doç. Dr. Alev Girli de otizmli bireylerin yapamadıkları üzerine odaklanmak yerine yapabildiklerini geliştirmenin bireye katkı sağlayacağını ifade etti. Psikolojik Danışman Tolga Nasuh Aran otizmli bireylerin eğitimi ve mesleki eğitimi hakkında bilgi vererek Sabahat Akşiray OÇEM'de karşılaştıkları örneklerden kesitler sundu.

Psikolog Gülser Vardarcı da otizmli bireylerin ailelerinin yaşadığı sorunlara değinerek kendi deneyimlerini paylaştı. Konuşmacı, üstün müzik yeteneğine sahip otizmli kardeşi Cem Vardarcı'yı katılımcılara tanıtarak ailenin desteğinin ve tedavi sürecinde eğitimin önemini vurguladı. Cem'in gördüğü yoğun ilgiden çok mutlu olması tüm katılımcıları etkiledi.

haberciniz

15 Eylül 2011 Perşembe

GAZETE YURT OTİZM BİR HASTALIK DEĞİL, YENİLİR... ÖRNEĞİ VAR!





OTİZM BİR HASTALIK DEĞİL, YENİLİR... ÖRNEĞİ VAR!
ÖZEL/ BU HİKAYEYİ OKUYUN: CEM VARDARCI VE AZİM! 11.09.2011 02:40



Otizm hastası Cem Vardarcı'nın (22) yaşamı, bir azim, irade ve başarı öyküsü. Yaşar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (YÜSEM) Müzik Okulu'nda keman ve piyano eğitimi gören Vardarcı, müzik sayesinde insanlarla daha kolay diyalog kurabilen, daha sosyal ve hedefleri olan bir kişi haline geldi.


Cem Vardarcı, Türkiye'deki otizm hastası çok sayıda gençten sadece biri. Onun öyküsü, diğer otizmli çocuk ve gençlerle onların ailelerine de örnek olacak nitelikte. Doktorların teşhis edemediği hastalığı, eczacı olan anneannesi tarafından erken yaşta anlaşılan Cem için başta annesi Gülçin Vardarcı olmak üzere bütün aile fertleri seferber oldu.




ABD'den hastalıkla ilgili kitaplar, Türkiye'de o dönem olmadığı için yurtdışından da terapist getirtildi. Hastalığıyla yaşamayı öğrenmeye başlayan Cem'in, bu arada müziğe karşı yeteneği olduğu anlaşıldı. Bateri çalarak müzik çalışmalarına başlayan Cem, daha sonra Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi'nin özel yetenek sınavında başarılı olup müzik bölümünü bitirdi.




Oğlunun iyi bir eğitim görmesi için çabalayan, işletme mezunu ve iki dil bildiği halde kariyerini bir kenara bırakıp ona kol kanat geren anne Vardarcı'nın mücadelesiyle Cem, üniversite sınavına giren ilk otizmli olur. Disleksi (öğrenim bozukluğu) bulunan Cem, kendisine yardımcı olmaları için iki okutmanla birlikte girdiği sınavı iki soruyla kaybeder. Müziği yaşam biçimi olarak benimseyen Cem Vardarcı, 2010 Ekim ayından bu yana YÜSEM Müzik Bölümü'nde özel öğrenci statüsüyle burslu olarak öğrenim görüyor.




Usta hocalardan keman ve piyano dersleri alan Vardarcı'nın hedefi, iyi bir müzisyen olmak. Mesleğinin müzik olduğunu dile getiren Vardarcı, "Otizm hastalığımdan sonra müzik, benim bu zamana kadar gelmeme sebep oldu." dedi. Dört sene de bateri eğitimi aldığını ve Haluk Levent'in arkasında çaldığını söyleyen Vardarcı, arkadaşlarıyla daha kolay iletişim kurduğunu ifade etti:




"Müziği çok seviyorum. Çaldıkça keyif veriyor, beni çok mutlu ediyor. İşittiğim her şeyi çalabiliyorum. Kendime özgüvenim arttı."




(Fahir Atakoğlu'yla...)


Oğlu için verdiği mücadeleyle Otizm Derneği'nin kurucularından olan Gülçin Vardarcı ise kendilerine bu imkanı sağlayan YÜ'ye ve Onursal Başkanı Selçuk Yaşar'a teşekkür etti. Anne Vardarcı, "Sayın Yaşar'ın özel desteğiyle oğlum burada eğitim görüyor. Hastalığı doğuştan değil, çocukken vurulduğu karma aşı yüzünden. Müzik eğitimine başladıktan sonra özgüveni arttı. Özellikle konserlere çıktığında bambaşka bir insan oluyor. Artık müziğin olmadığı bir hayat düşünemiyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.





Ablası onun her şeyi!




İmkansıza “hayır” diyenlerden biri hikayemizin konusu...

22 yaşındaki Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik bölümü öğrencisi Cem Vardarcı'nın azim ve cesaret dolu yaşantısında mihenk taşı rolünü üstlenen emsalsiz ablası Gülser Vardarcı.




Görülmemiş bir özveriyle kardeşinin otizmden kurtulma çabasında başrol oynayan gerektiğinde rolünü aile bireyleriyle paylaşan ve hatta kariyer seçiminde bile kardeşini otizmden çıkartmaya yarayacağını düşündüğü için Ege Üniversitesi'nde psikoloji tahsili yapan ve yetinmeyip dünya literatürünü sürekli inceleyen eli öpülesi bir abla.




Bu yolda önce Koç üniversitesinde devam ettiği kişisel gelişme arayışlarına Dokuz Eylül Üniversitesi Özel Eğitim master programına katılarak yenilenen görüşlere yaşamında yer açmaktadır.




Bu alanda gönüllü olarak aile terapileri vermekte ve aldığı geri bildirimler ile heyecanı katlanarak artmakta ve çalışmalarına sürekli yenilerini eklemektedir.




Tercüme ettiği "Sensory Integration and the Child" kitabı basım aşamasındadır.

Kişilik olarak çok yönlü bir yapıya sahip olan Gülser Vardarcı girdiği her toplumda saygı gören ve zerafeti ve yardımseverliği ile sürekli olarak dernekler aracılığıyla çözümleri geniş kitlelere ulaştırmak için çalışmaktadır.




Mucize olarak kardeşi Cem Vardarcı'yı bugüne taşıyan müzik yeteneğini ilk keşfeden kişi olarak kendi yaşamlarına ve beraberinde pek çok otizmlinin umut arayışına da yön verecek dönüm noktasını bulmuştur.




Klasik tıp maalesef bu çocuklar için "yapacak bir şeylerin olmadığı görüşündeyken" küçük yaşlardan itibaren tıbbın yanılttığı ve vakit kaybettirdiği zamanları telafi etmek amacıyla kardeşiyle birlikte sosyalleşebilme çabalarına, onu sinemaya, konsere, seyahate,dansa, bateri, basket, tenis, at binme seramik kurslarına götürerek hayatın herşeye rağmen yaşanabilir olduğunu çevresine ispatlamıştır ve örnek olmuştur.




Yıllar önce otizm rahatsızlığını tanıtmak amacıyla yapılmış bir holywood fimi olan "Rain Man"de aslında bir kardeş çaresizliğini anlatmaktadır.




Çaresizseniz çare!sizsiniz söylemi Gülser Vardarcı'nın hayatına yeni ufuklar açmış ve otizm farkındalığı yaratmaya karar vermiştir.

Bu nedenle çeşitli ülkelerde otizm seminerlerine katılmıştır.

Fahir Atakoğlu, İdil Biret, Gülsin Onay, Haluk Levent, Kıraç gibi ünlü müzisyenlerin kardeşinin müziğini dinlemesini ya da beraber çalmasını sağlayarak görüş almış ve İbrahim Yazıcı ve Serdar Yalçın gibi dünyaca tanınmış orkestra şefleri ile çalışmasına zemin hazırlamıştır.




Otizm terapileri bir takım oyunu olduğu için Gülser Vardarcı’nın bu yaklaşımları yaşamlarını özveriyle sürdürmeğe çalışan elektrik mühendisi baba Zafer Vardarcı ile İşletme öğrenimi görmüş olan anne Gülçin Vardarcı’ya tam destek sağlamış ve dominant tarafın yorgunluğunu azaltmıştır.










11.09.2011 02:40
Yorumlar.
Şensal Biçer
Cem ve ailesini tanımış olmaktan çok mutluyum. Onlar kendi mucizelerini yarattılar. Mucize aslında çocuklarından vazgemeyip dur durak vermeden çalışmaları Cem'i daha iyi duruma getirmek için ne yapabilirizden hiç vazgeçmemmeleri. Hepimize örnek başarı öyküleri için tekrar tebrik ediyorum. [ Tarih:12.09.2011 ]

Damla
Benim 3,50 yaşındakı kardeşimde Öyle Ben Cem'e Veya Annesine Ulaşmak istiyorum lütfen bi cevap yazın sıze ulaşabileceğim Bir mail veya tel.Şimdiden Teşekkür ederim.. [ Tarih:15.09.2011 ]

Damla
Benim 3,50 yaşındakı kardeşimde Öyle Ben Cem'e Veya Annesine Ulaşmak istiyorum lütfen bi cevap yazın sıze ulaşabileceğim Bir mail veya tel.Şimdiden Teşekkür ederim.. [ Tarih:15.09.2011 ]

Bir Yorum Yazmak İstermisiniz?
Rumuz: *
Yor

on Eklenen 10 Başlık
ERDOĞAN'DAN MESAJ: KOLAY KOLAY ADAM YEMEYİZ
UEFA LİGİ... BEŞİKTAŞ: 5- MACCABİ: 1
DİYARBAKIR'DA POLİS SERVİS ARACINA BOMBA: 4 POLİS YARALI
MECLİS BAŞKANI CEMİL ÇİÇEK, PKK- MİT KASEDİNİ DEĞERLENDİRDİ
SADETTİN TANTAN PKK- MİT GÖRÜŞMELERİNİ DEĞERLENDİRDİ
TÜRKİYE İLE KKTC AKDENİZ'DE HANGİ KONUDA MUTABAKATA VATRDI?
ESKİ BAKAN MEHMET AĞAR SUSURLUK'TAN 5 YILA MAHKUM OLDU
AKŞAM YAZARI NEGAHAN ALÇI: ODA TV'YE EK İDDİANAME GELİYOR
ÇİN'DEN GELEN MALA İLAVE GÜMRÜK VERGİSİ GELİYOR
RADİKAL YAZARI AKİF BEKİ: KASETİ MİT İÇİNDEN SIZDIRDILAR

Cem Vardarcı

http://www.youtube.com/watch?v=dSjOOohEOYs